12 Mayıs 2018 Cumartesi

TARİHÇE




  MUŞ' UN TARİHÇESİ 

    Muş adına dair pek çok rivayet vardır. Bir rivayete göre, Muş adı, şehre, Asurlular' dan kaçarak Muş yöresine gelen İbrani kabilelerinden biri tarafından verilmiştir. Nitekim 1914 Bitlis Vilayet Salnamesinde Muş adının İbranice “Sulak verimli ve otlak” anlamına gelen “Muşa” kelimesinden geldiği ileri sürülmüştür. Muşun, geçmişten günümüze yemyeşil ve sulak bir ovaya sahip olması, bu rivayetin tümüyle asılsız olmadığını, nispeten belirli bir gerçeğe dayandığını gösterir.
     Bir diğer rivayete göre Muş adı, İÖ. 12 yy. Ege göçlerinden sonra ilk kez Asur kaynaklarında adı geçen ve Yukarı Dicle Vadisine yerleştikleri bildirilen Muşkiler’den gelmektedir. M.Ö II. Binin ikinci yarısında Orta Anadolu’da Hatti egemenliğine son vererek doğuya doğru genişleyen Muşkiler’in bir kolu Muş yöresine gelerek şehrin temelini atmıştır. Daha sonradan buradan Asur topraklarına girmişlerdir. Asur kaynaklarında İÖ. 12-8 yy. arasında adlarından sık sık bahsedilen Muşkiler’in İÖ. 12 yy. ilk yarısında büyük bir ordu ile Toros dağlarını aşarak güneye indikleri ve Asur’un sınır kentlerini tehdit ettikleri biliniyor. Bu dönemde Muşkiler’in bir kolu Muş kentini kurarak buraya yerleşmişlerdir.    

MURAT KÖPRÜSÜ



     Tarihi Murat Köprüsü Muş ilinde Murat Nehri üzerinde bulunmaktadır. Muş il merkezinin güneyinde ve 12 km uzaklıkta bulunmaktadır. 13. yüzyılda Selçuklular döneminde yapılan Tarihi Murat Köprüsünün ilk yapılış zamanı hakkında bir bilgi bulunamamıştır. Köprüde bulunan mermer üzerinde yazılan 1871 tarihli kitabeden Osmanlı döneminde köprünün restore edildiği saptanmıştır. 143 metre uzunluğa sahip olan köprü 5 metre genişliğe sahiptir. Köprü toplam 12 oluk gözüne sahiptir.

AKDOĞAN GÖLÜ



       HAMURPET GÖLÜ

      Muş’un Varto ilçesi sınırlarında, ilçenin kuzeybatısında bulunan Akdoğan gölü Harmurpet dağlarının batısında yer almaktadır. Çoğunlukla Hamurpet Gölü olarak bilenen gölün iki tarafıda dik kayalıklardan oluşur. Derinliğinin düşük olmasından dolayı su rengi yeşil görünmektedir. Kar suları ve çeşitli kaynaklardan beslenmektedir. Kış aylarında tamamen donan gölün seviyesi yıl boyunca hemen hemen aynı oranlardadır. Gölün fazla suyu göl yakınından geçen İskender çayına akmaktadır. Akdoğan gölünün muhteşem doğa manzarası ve yeşilin bir çok rengini barındıran çevresinden dolayı çoğu yöre halkı tarafından mesire alanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca göl içerisinde aynalısazan balığının yanısıra Ördek, kaz, turna ve kunduz görmekte mümkündür. 2173 rakımlı 47 metre derinliğinde olan Hamurpet Gölü’nün suyu yıl boyunca neredeyse aynı kalır. Çeşitli balık türlerinin bulunduğu gölde yaz aylarında yöre halkı piknik ve doğa yürüyüşü yapmak için bu noktayı tercih etmektedir.

TARİHİ KALE





    HASPET KALESİ

        Muş'un en eski yerleşim yeri kabul edilen Muş Kalesi, Muş il merkezinde yer almaktadır. Kalenin kesin olarak kimler tarafından ve hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir; ancak kalenin ismi tarihte Moğol istilası sırasında yapılan savaşlarda geçmektedir.

      Anadolu'da gerçekleşen savaşlarda kale oldukça tahribat almıştır. Arapların Anadolu için gerçekleştirdiği savaşlar, kalenin günümüzdeki halini almasında etkili olmuştur. Kalenin yanında yer alan mezarlarda farklı uygarlıkların mezarlarına rastlanmaktadır. Arap, Selçuklu, Osmanlı mezarları bulunan Muş Kalesi'nin, Müslümanların yönetimine Hz. Ömer döneminde geçtiği bilinmektedir.
 Hz. Ömer döneminde Müslümanların eline geçince bu kale de tabi olarak Müslümanların eline geçmiştir. Uzun süren savaşlar üzerinde bulunan tarihi değerlerin yok olmasına sebep olmuştur. Kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı karışık ve dağınık bir haldedir. 

VARTO




    KAYA MEZAR
     Kayalıdere, Muş  ilinin Varto  ilçesine bağlı bir köydür. Kaya Mezar Kayalıdere köyünde bulunur.Muş  ilinin Varto  ilçesine bağlı bir köydür.
          Köy günümüzde Muş'un Varto ilçesi sınırlarındadır ve daha çok batısında bulunan  Urartu Kaya Mezarı ile bilinir. II. Sarduri  (M.Ö.764-735) döneminde  yapıldığı tahmin edilen  kaya mezarı Urartu döneminin Muş'taki en güzel ve sağlam kalabilmiş yapısıdır. Kaya mezarı 1965 yılında İngiliz arkeolog C.A.Burney tarafından incelenmiştir.Burney'e göre kale bölgeye hakim bir Urartu valisi tarafından yaptırılmıştır.Kalenin kurulduğu tepe Urartuların batı yönündeki Elazığ ve Malatya bölgesine çıkış yolunun kontrol noktasıdır. Kale inşası için Murat Nehri'nin Tepeköy'den gelen Varto Çayı ile birleştiği alanı gayet iyi bir şekilde gören ve kontrol altında tutan bir yer tercih edilmiştir.
       Kazılarda kale, tapınak, şarap mahzeni, kaya mezarı ve küçük kalıntılar bulunmuştur.  Bulunan kalıntılarda sembollere rastlanmakla beraber herhangi bir yazılı belgeye ulaşılamamıştır.Tapınak ve kaya mezar hala ayakta olmakla beraber özellikle kaya mezar kaçak kazılarla tahrip edilmiştir.Kalenin kurucu valisine ait olduğu tahmin edilen kaya mezarı kalenin kurulduğu kayalığın güney tarafındaki kayalıklara oyma ile inşa edilmiştir.Altı odalı olan mezar klasik tek odalı Urartu mezarlarına göre daha ihtişamlıdır.
       Cumhuriyet'in Xınzor Süfla(Aşağı Xınzor)  adıyla devraldığı Kayalıdere Köyü daha çok Xınzora Jér(Aşağı Xınzor) olarak bilinir. İsimdeki Kürtçe Jér kelimesi ''Aşağı'' anlamını karşılarken, 'Xınzor' kelimesini S.Nişanyan Ermenice'de ''Xıntsor/Elma''şeklinde izah etmektedir. 
    Henüz somut bir adım atılmamış olmakla beraber Kayalıdere ören yeri  Muş'un önemli tarihi yerlerinden biri olan ve Urartu dönemini aydınlatan köy  Baraj suyu altında kalacağı tespit edilmiştir. 

FESTİVAL



          Muş'un Varto ilçesinin kültürel, turistik ve doğal güzelliklerinin tanıtımı amacıyla  ilçe sınırları içinde bulunan Koğ Tepesi'nde kutlanan şenlikler, sabah güneşin doğuşunu izlemekle başlar ve birkaç gün boyunca çeşitli etkinliklerle devam eder. Bu etkinlikler kısaca tiyatro ve sinema gösterileri, folklorik gösteriler, en iyi buzağı ve en iyi kuzu yarışmaları, resim, fotoğraf ve yöresel eşya sergileri, at yarışları, sportif etkinlik ve müsabakalar, panel ve sempozyumlardan oluşmaktadır. 1993 yılından itibaren düzenlenen Koğ Tepesi Festivali her yıl Ağustos ayında yapılmakta ve bu şenliklerde Türkiye ve dünyanın birçok yerinden gelen çok sayıda misafir ağırlanmaktadır.
     
   

                              Koğ Tepesinde güneşin doğuşu izlenir.

KİLİSE

       ÇENGİLİ  KİLİSESİ 
        

        











    Çengilli Köyü (Yukarı Yongalı Mezrası) sınırları içerisinde bulunan ve Hıristiyan alemince kutsal sayılan Çengilli (Çanlı Surp Garabet) Kilisesi, ilk dönemlerde ateş tapınağı olarak kullanılmıştır. Roma döneminden sonra gelen Sasaniler tarafından MS. 399 yılında Hıristiyanların ibadethanesine dönüştürülmüştür.  Muş İl Merkezine de 60 km. uzaklıktadır. 

       Köy merkezindeki kilise, ‘Beyaz’ adını yapımında kullanılan malzemeden almaktadır. Oldukça büyük bir kompleks olduğu gözlenen yapının hemen hemen tamamı tahrip olmuştur. Sadece doğu kısmı tonoz ve doğu duvarındaki kemerler seviyesinde ayakta kalabilmiştir. Yapının iç kısmına çok fazla toprak yapıldığından kemer açıklıkları kapanmak üzeredir.  Yapının üst örtüsünün beşik tonoz olduğu doğudaki kalıntıda anlaşılmaktadır. Yapının güneyinde iç kısmında yeni inşaat temelinin atıldığı ve bu inşaatta kullanılmak üzere yapıya ait taşları harç yapımında kullanıldığı tespit edilmiştir.

       Girişi kesin olarak saptanamayan yapının uzunluğu yaklaşık 40-50m. Olup çevre yapılaşmalardan ötürü genişliği ile ilgili her hangi bir ölçü verilememektedir.Köylüler tarafından  belirtildiği ve Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından da tespit edildiği üzere köyün camisi de dahil olmak üzere tüm yeni yapılaşmalarda bu yapıya ait taşların kullanıldığı tespit edilmiştir. 1950’li yıllara dek ayakta olan yapının yaklaşık 300-350 odalı olduğu söylenmektedir. Günümüzde ne yazık ki doğu duvarı dışında mimarisi ve büyüklüğü ile ilgili bizi aydınlatabilecek bir kalıntıya rastlanılamamaktadır. 

          Kompleksin kuzeybatısında bulunan yapı dış cephe mimarisi ile dikkat çekmektedir. Ortadaki küçük boyutlu dikdörtgen giriş kapısının iki yanı kemer ile hareketlendirilmiş olu, cephe yüzeyinden 5-10cm. kadar taşıntı yapan toplara ayrılmıştır. Cephede ayrıca cephenin ½’si oranında üst kısma doğru genişleyen yapışık sütunlar bezeme amaçlı kullanılmışlardır. Üst örtü düz dam olup, altındaki kısım silmelerle bezelidir. Giriş kapısı altında ise büyük boyutlu kesme taşlar kullanılmıştır. İç kısımda ise batı duvarında büyük bir apsis ile yanlarında daha küçük boyutlu iki apsis bulunmaktadır. Üzeri beşik tonez örtülü olan yapı 12mx5m boyutlarındadır.

        Yine aynı köy içinde ve batısında bir kilise daha tespit edilmiştir. Ancak bu kilise dıştan yanı yapılaşmalar ile pek fazla görülmemektedir. Güneyinde bulunan küçük girişi de yine evlerin arasında kalmıştır. Yapının batı duvarında bir büyük yanlarında ise iki küçük apsis yer alır. Orta apsisi taşır hissi verilen üzerleri palmet benzeri motif ile bezeli yarım sütunlar mekanın ağır misket havasını hafifletmektedirler. Kilisenin üst örtüsü beşik tonez olup, diğer kiliseden biraz daha küçük boyutludur.
Kilisenin kalıntıları halen mevcuttur. 1988 yılından beri Hıristiyan dinine mensup turistlerce yoğun bir ilgi ile ziyaret edilmektedir.

11 Mayıs 2018 Cuma

MANASTIR

           ARAK MANASTIRI


   
     Karaçavuş Dağlarının doğu doğrultusunda şimdi yayla olarak kullanılan zirvenin üzerinde kuruludur. Muş' un köyü olan ve  Manastıra ismini veren Arak (Kepenek) Köyü ise zirvenin eteklerindedir. Arak: Farsça’da şarap anlamına gelmektedir. Köyün eskiden üzüm ambarının olduğu ve üzüm şırası çıkarılan bir yer olduğu bilinmektedir. 

       Manastır dağ üzerinde geniş düzlük üzerinde geniş bir düzlükte kuruludur. 200 – 250 metre ilerisinde büyük bir Çan Kulesi mevcuttur. Manastırın işçilik ve malzemesinde Roma Üslubu göze çarpar. Bir rivayete göre Roma - Sasani mücadelesine sahne olan ve 400 yıl boyunca Sasani hakimiyeti altında kalan (M.S.226-624) bölgede, Sasanilerin iyi niyet ve güç gösterisi olarak bu manastırı Romalı mimar ve ustalara yaptırıp hediye ettiği yönündedir. Bu rivayet kuvvetle muhtemeldir. Zira bölge üzerinde hak iddiasında bulunan ve Anadolu topraklarında hiçbir zaman derebeylikten öteye geçmemiş, gelen hakim güçlerin emri altında yaşamış, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde rahatlığın ve insanca yaşamanın doruğuna ulaşmış, Osmanlı döneminde Millet-i Sadıka olarak anılan ve yine dış güçlerin (günümüzde olduğu gibi) etkisi ve oyunları ile kullanılan bu azınlık son dönemde Osmanlıyı arkadan vurarak özellikle Doğu Bölgesinde büyük katliam ve yıkımlar da bulunmuştur. Bilindiği üzere bu azınlık, Hıristiyanlığın iki büyük mezhebi olan Protestan ve Ortodokslarca kabul görmeyen Gregoryan Mezhebine mensubudurlar. Bunun gereği olarak büyük yapılar kurulmasına izin verilmediğinden Arak ve Çengilli Manastırı gibi eserler ortaya koyamayacakları ortadadır. Gregoryan Mezhebinin şimdiye kadar bu bölgede hakim değil kullanılan ve aşağılanan bir yapıya sahip olması onların ancak küçük kilisecikler  bu azınlıkça Selçuklu ve Osmanlı döneminde Müslüman tebaayla yaşadıklarından ilimizin bazı köylerinde halen ayakta durmaktadır.

         
        

KALE


           MALAZGİRT KALESİ

       
        10. yy.da Bizanslılar tarafından yapılmıştır. İslam kaynaklarında “Berber Kalesi” olarak geçen bu Kale  Malazgirt Savaşı (1071)  sonrası şimdiki adını almıştır. Gerek Müslümanların ilk dönemlerinde gerekse Bizanslılar zamanında birçok savaşlara sahne olmuştur. 





   

       Eski Malazgirt’i çepeçevre kuşatan kalenin ana burcu ile burçları bu tarihi özellikleri ile ilgi çekmektedir. Tabii afetlerde surları yıkılmıştır. Çeşitli zamanlarda onarılmıştır. Onarımlar kısmen de olsa günümüzde de devam etmektedir.




     
                   
       
      Kale doğal afetler ve savaşlar nedeniyle tahribata uğramasına rağmen hala oldukça etkileyici bir görünüme sahiptir. Kalenin yapımında Horasan Harcı ve siyah taşlar kullanılmıştır. Malazgirt Kalesi, Fatih Sultan Mehmet döneminde Akkoyunlulara karşı işgal edilmiş ve kalede yaşayan halk Osmanlı idaresine geçmiştir.
            

10 Mayıs 2018 Perşembe

ANITLAR



            MALAZGİRT ZAFER ANITLARI


            
        Muş ili Malazgirt ilçe sınırında bulunan Zafer Anıtı, 1985-1989 yılları arasında  inşa edilmiştir. Bu anıtlar, 1071 Malazgirt Savaşı sonrası ilk defa  Anadolu kapılarının Türklere açıldığının simgesidir.  
  
      Zafer Anıtı, yüksekliği yaklaşık 42 metre olup iki tane sütundan  oluşmaktadır. Burada bulunan sütunlar  Anadolu kapısını temsil eder, boşluklar ise Türklerin Anadolu’ya geçişini simgeler . 1997 yıllında restore edilen yapı, Her 26 Ağustos günü burada zafer kutlaması yapılmaktadır.

          
             

İKLİM



           MUŞ' UN İKLİMİ
     Muş ilinde sert kara iklimi hüküm sürer. Sıcaklık -29°C ile +37°C arasında seyreder. Senenin 120 gününde sıcaklık +30°C’nin üzerinde, 120 gün O°C’nin altında olur. Kışın fazla kar yağar. Senelik yağış miktarı 1000 mm ile 350 mm arasındadır. Kışlar çok soğuk ve uzun, yazlar kısa, sıcak ve kurak geçer.  


                


             YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 
    GÖLER : [Göl] , GÖLLER Muş ili sınırları içinde kalan başlıca göller: Haçlı (Bulanık), Hamurpet (Akdogan), Küçük Hamurpet, Gaz (Kaz) gölleridir. Haçlı (Bulanık) Gölü: İlin güneydoğusunda bulunur.


      AKARSULAR : [Nehir] , AKARSULAR Muş il alanı Fırat Havzası içindedir. İl topraklarını sulayan önemli akarsular Murat ile onun kolu olan Karasu’dur. Murat Irmağı: Van Gölünün kuzeyindeki Aladağ’dan doğar.
      YER YÜZÜ ŞEKİLERİ : [Dağ] , DAĞLAR Güneydoğu Toros Dağları’nın uzantıları Muş il alanını çevreler. Eskiden gür ormanlarla örtülü olan bu genç dağlar, zamanla çıplaklaşmıştır. 
      PLATOLAR : [Plato] , PLATOLAR Platolar il alanının 37,9’nü oluşturur. İl alanının kuzey ve kuzeybatısında yer alan bu platolar Murat vadisinin tavanı ile bu dağların zirveleri arasında sıralanır. 
     OVALAR : [Ova] , OVALAR Muş ilindeki vadiler Murat Irmağı ve kollarınca açılmıştır. Bu vadilerin en önemlisi Murat Vadisidir. Muş il alanının yüzde 27,2’sini ovalar oluşturur. En önemlisi Muş ve Bulanık'ta bulunur.
      KUNAV MAĞARASI : [Mağara] , 3 km uzunluğunda olup tavan yüksekliği yer yer 35 m civarında ve iki kattan oluşmakta alt kattan nehir büyüklüğünde su geçmektedir. İlk çağlarda yerleşim yeri olarakta kullanıldılğına dair izlere rastlanmıştır.


             


          


            

YEMEKLER



         DOMATESLİ LAHANA DOLMASI


                   

       Yapılışı
1. Lahananın yaprakları yarma yapılacak kısımları  ayıklanıp haşlanır.
2. Haşlanmış lahananın dip kısımları  ayrılıp, küçük küçük doğranır.
3. Sırayla biber, domates (dış kabukları soyulur ), soğan küçük doğranıp , ilave edilir. Son olarak salça ve tuz ilave edilir.  Dolmanın sos olarak konan salatası hazırlanmış olur.
4. Kıyma ile bulgur  karıştırılarak iyice yoğrulur. Suda haşlanmış lahana yaprakları  ufak parçalara ayrıldıktan sonra etler  içine küçük küçük doldurulup sarılır.
5. Tencerenin altına yanmaması için lahana saplarından koyulur. Yapılan  dolmaların yarısı konulur. Üzerine salatadan bir miktar yayılır. Her sırada bu şekil uygulandıktan sonra 1 su bardağı su eklenip, orta ısıda ateşin üzerine konulur.  Kaynadıktan sonra kısık ateşte pişirilir.
6. Bir tavada tereyağı eritilir.  İçerisine pul biber ilave edilir.
7. Servis ederken hazırlanan  biberli tereyağı üzerinde gezdirilip, sıcak servis yapılır.




        ÇORTİ

      
        Bir rivayete göre Lokman Hekim Muş’a gelmiştir. Halkın çoğunluğunun kaleme benzer bir lahanayı yediğini görünce bunu yemelerinden dolayı ilk bahar gelince çok hastalanacaklarını söylemiş. Sonrasında halkın Uçkun diye bir bitkiyi yediklerini görünce bu bitkiyi inceleyerek lahananın çokça yenilmesinden dolayı ortaya çıkabilecek hastalıkları yok ettiğini tespit etmiştir. Lahanayla yapılan ve baharatlarla oluşan karışım küpe doldurulur ve bir turşu gibi ekşi olması beklenirKuru yemeklerin yanında yenildiği gibi içine dövme yada kemikli et katılıp pişirilerek de yenilebilir. 


         TETER HELVASI 
     
       
         Yapılışı
   Esmer köy ekmeğini, büyüklüklerine göre üç ya da dört eşit parçaya bölün ve ısıya dayanıklı bir fırın kabına dizin. 2 su bardağı pekmezi, 1 su bardağı sıcak suyu ve 2 yemek kaşığı tereyağını sırasıyla geniş tabanlı bir tencereye aktarın. Tereyağı eriyene kadar orta ateşte kaynatın. Kaynattığınız pekmezi, fırın kabına yerleştirdiğimiz ekmek dilimlerinin üzerine gezdirin. Servis etmeden önce 1/2 su bardağı ince çekilmiş fındık içini serpiştirin. Servis tabağına aldığınız ekmek dilimlerini kaymakla süsleyerek bekletmeden servis edin. 

9 Mayıs 2018 Çarşamba

EN TANINAN



            MUŞ LALESİ 


         

        MUŞ ÜZÜMÜ 




         MUŞ ARMUDU

          
       

1 Mayıs 2018 Salı

TÜRKÜ



            MUŞ TÜRKÜSÜ





   Sözleri
Açıldı laleler güller
Uzar gider Muş Ovası
Güzeller kolkola vermiş
Akıp gider Muş Ovası

Açıldı laleler güller
Güzel yerdir Muş ovası
Güzeller kolkola vermiş
Akıp gider Muş ovası

Yaz gelince çayır çimen
Güz gelince çöker duman
Aşıkları eder figan
Yanar gider Muş Ovası

Güz gelince çöker duman
Yaz gelince çayır çimen
Aşıkları eder figan
Yanar gider Muş Ovası

Karası akar boyunca
Muratsuyu gider ince
Dolaşır gider boyunca
Şen olasın Muş Ovası